1978: PUNE, HİNDİSTAN

Birkaç gün önce sekreterim Laxmi'ye ülkedeki en pahalı arabayı almasını söyledim. Laxmi hakkında iyi bir şey, asla neden diye sormamasıdır. Arabayı aldı. İşe yaradı; o bir araçtı. Laxmi yeni komün için bankaların kapısını çalıyordu. Çok paraya ihtiyacımız var; neredeyse bir milyon dolara. Kim bana o kadar borç verecek? Arabayı aldığı gün, bizim paramız olduğunu gören bankalar onun ofisine gelip teklif yapmaya başladı, "Dilediğiniz kadar para alın." Laxmi'nin kafası karıştı: Kimden almalı. Herkes daha iyi şartlar vermek istiyor ve hepsi onun peşinde.

Yirmi yıldır Hindistan'da çalışıyorum. Binlerce insan dönüştü, milyonlar beni dinledi, daha fazlası söylediklerimi dinledi, ama Hindistan Times -Hindistan'daki en gelenekçi, hâlâ en İngiliz kalan gazete- ben ya da çalışmalarım hakkında tek bir makale yayınlamadı. Ama Laxmi'nin arabayı aldığı gün büyük bir makale yayınlandı. Benim değil, araba hakkında!

Şimdi hepsi ilgi duyuyor. Araba haberi ülkenin her yerindeki gazetelerde, her dilde yayınlandı. Bunlar nasıl insanlar? Bana, meditasyona, burada meditasyon yapan binlerce insana ilgi duymuyorlar. Burada olan bitenden tamamen habersizler, ama arabaya ilgi duyuyorlar.

Buraya geliyorlar. Ofise pek çok kişi geliyor, ama beni ya da komünü görmek için değil. Soruyorlar, "Arabayı görebilir miyiz?" Laxmi onlara şöyle diyor, "Sabah konuşmasına gelirseniz arabayı da görebilirsiniz." Zavallı adamlar, sırf arabayı görmek için geliyorlar, ama doksan dakika boyunca beni dinlemeleri gerekiyor. Ne işkence! Ve bunlar zengin insanlar, eğitimli insanlar. Daha materyalist bir ülke düşünebiliyor musun?

Ve çok endişeliler, araba hakkında yazılar yazılıyor. Soruyorlar, "Neden? Neden sade bir yaşam süremiyorsunuz?"

Benim yaşamım kesinlikle sade. Aslında o kadar sade ki, daima her şeyin en iyisi ile tatmin oldum. Çok sade, daha sadesi nasıl mümkün olabilir? Tek bir cümle ile söylenebilir: Her şeyin en iyisi. Bunda karmaşıklık yok. Ben kaliteden hoşlanırım. Ben ne kadara mal olduğu ile değil, kalitesi ile ilgilenirim. Ben insanlarda nicelikten değil, nitelikten hoşlanırım. Ben her şeyde nitelikten hoşlanırım, nicelikten değil. Bunun yerine otuz Hint arabası satın alabilirdik, ama bu nicelik olurdu ve otuz tane bile bir işe yaramazdı.

Ama onların şaşırmasının, anlayamamasının sebebi dindarmış rolü yapmaları, ama içten içe materyalistliğe takıntılı olmaları. Bir ikiyüzlülük taşıyorlar ve ikiyüzlülüklerini yerine getirmek için tüm Hint din dünyası ödün vermek zorunda kalıyor. Biri aziz olmak istediğini söylerse, mutlak fakirlik içinde yaşaması gerekiyor. Bu neredeyse bir tür mazoşizm; kendi kendine eziyet etmek zorunda. Kendi kendine ne kadar çok eziyet ederse, insanlar o kadar dindar olduğunu düşünüyor: "Bak, ne kadar dindar yaşıyor!"

Dindarca yaşamak, coşkuyla yaşamak demek, dindarca yaşamak meditasyon içinde yaşamak demek. Dindarca yaşamak, bu dünyayı Tanrı'nın bir hediyesi olarak yaşamak demek! Ama onların zihinleri takıntılı ve anlayamıyorlar. Araba görevini yaptıktan sonra gidecek.

Ben öküz arabasında bile gelebilirim. Hatta bu daha renkli olur ve araba gezisinden daha fazla zevk alırım.

Buraya geliyorlar, bakıyorlar ve tek endişeleri, "Neden bu kadar güzel bir aşram.(1) Onlar pis, pejmürde bir yer istiyorlar, ancak kötü bir yer aşram olabilir. Aşram'ın temiz, güzel, ağaç ve çiçeklerle dolu, rahat bir yer olabileceğine inanamıyorlar. Buna inanamıyorlar. Kendileri için rahatlık istemediklerinden değil; onu arzuluyorlar. Aslında, kıskanıyorlar. Hint aklı materyalist oldu, mide bulandırıcı ölçüde materyalist.

Spiritüel bir akıl, madde ile ruh arasında ayrım yapmaz; onlar bölünmezdir. Tüm varoluş birdir; spiritüel akıl budur. Bir materyalist, bir kadını sevdiği zaman onu bir nesneye indirger. O zaman spiritüalist kimdir? Spiritüalist, bir nesneye bile dokunsa, onu bir kişiye çeviren kişidir.

Tanımım seni şaşırtacak. Bir spiritüalist, araba sürerken bile arabayı kişiye dönüştüren biridir. Arabayı hisseder, mırıltısını dinler. Ona sevgi duyar, bakar. Bir nesne bile bir kişi olmaya, canlı olmaya başlar; spiritüalist nesneyle de bir olur. Ve materyalist bir insan, erkek ya da kadın, bir insanı sevdiği zaman onu hemen bir nesneye indirgeyen biridir. Kadın karısı olur; karı bir nesnedir. Adam koca olur; koca bir nesnedir, bir kurumdur. Ve tüm kurumlar çirkindir, ölüdür.


--------------------------------------------------------------------------------

(1) aşram: Sanskritçe inziva yeri. (Çev. n)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder