"KENDİ KENDİNİ ATAMIŞ" BHAGWAN

Bana karşı yazılar yazan tenkitçiler hep benim "kendi kendini atamış" bir bhagwan olduğumu belirtmişlerdir. Ve ben hep merak ettim, başka biri tarafından atanmış başka birini tanıyorlar mı; Rama, Krişna, Buda, Muhammet? Eğer Rama, bhagwan olarak bir başkası tarafından atanmışsa, o zaman kesinlikle atayan yetke daha yüksek olur. Üstelik atanabiliyorsan, görevden alınabilirsin de!

Bu kesinlikle aptalca. Temel olarak fikri anlamamışlar: Bhagwan bir deneyim durumudur; atanmakla, seçilmekle, bir unvanla ya da derece ile hiç ilgisi yoktur. Bu bhagwatta, tanrısallık deneyimidir, varoluşun tamamının tanrısallıkla dolu olduğu, tanrısallıktan başka bir şey olmadığı bir deneyimdir.

Tanrı yoktur, ama her çiçekte, her ağaçta, her taşta ancak tanrısallık denebilecek bir şey vardır. Ama sen bunu ancak kendi içinde gördüğün zaman görebilirsin; aksi halde dili anlamazsın.

BEN BİR AÇIDAN ÇOK TUHAFIM, ÇÜNKÜ BENİ SINIFLAYAMAZSIN. Üç sınıf vardır; teist, ateist, agnostik.(1) Dördüncü bir sınıf yoktur ve ben dördüncü, isimsiz sınıfa aidim. Baktım, aradım. Tanrı'yı bulamadım, doğru, ama çok daha önemli bir şey buldum: Tanrısallık.

Ben ateist değilim, teist değilim, agnostik değilim. Benim konumum kesinlikle açık.

Tanrı yoksa, neden halkım bana bhagwan diyor?

Bu sorun biraz karmaşık. Bhagwan sözcüğünün kökenine inmek gerekiyor. Bu çok tuhaf bir sözcük. Hindu yazmalarında, bhagwan neredeyse Tanrı ile aynı anlamda. Neredeyse diyorum, çünkü İngilizce'de yalnızca tek bir sözcük var, Tanrı. Sanskritçe'de, Hinduizm'de, üç sözcük var: Biri Bhagwan, ikincisi iswar, üçüncüsü paramatma. Hindular bu üç sözcüğü üç farklı sebepten kullanıyorlar.

Paramatma "en üstün ruh" anlamına gelir; param "en üstün", atma ise "ruh" demektir; paramatma "en üstün ruh" demektir. Yani hakikatten anlayanlar Tanrı için paramatma sözcüğünü kullanırlar.

İkinci sözcük iswar'dır. Bu güzel bir sözcüktür, iswar "en zengin" anlamına gelir; sözcük anlamı ile, her şeye sahip olan, her şey olan. Kuşkusuz bu doğrudur. Tanrısallığı yaşadığın an her şeye, değeri olan her şeye sahipsindir. Hiçbir şeyin olmayabilir, fark etmez, ama yaşamda önemli olan her şeye sahipsindir.

Ve üçüncüsü bhagwan'dır. Bhagwan sözcüğü başka bir dilde anlaşılması, açıklanması zor bir sözcüktür. Hindu yazmalarında... Şunu hatırlayın, çünkü bhagwan Hindistan'da iki tür topluluk tarafından kullanılır: İlki Hindular, ikincisi Jainalar ve Budistler. Jainalar ve Budistler Tanrı'ya inanmaz, yine de bhagwan sözcüğünü kullanır. Budistler Buda'ya bhagwan der, Bhagwan Gautama Buda. Ve Jainalar da Tanrı'ya inanmaz, ama Mahavira'ya Bhagwan Vardhman Mahavira derler. Yani anlamları tamamen farklıdır.

Hindular'ın ayağı yere basar. Şaşıracak, hatta şok geçireceksin, ama Hinduizm'de bhagwan sözcüğünün kökü bhag sözcüğüdür ve bhag "vajina" anlamına gelir. Aklına bile gelmezdi! Ve bhagwan, "yaratmak için evrenin vajinasını kullanan" anlamına gelir, "yaratıcı". Hindular dişi vajinasına ve erkek penis simgesine, yani şivalinga'ya tapınır. Şivalinga'yı görmüşsen, çıkan mermer erkek cinsel organının simgesidir ve vajinanın içinde durmaktadır. Altında, eğer bakmışsan, mermer bir vajina vardır ve ondan çıkmaktadır. Hindular ona simgesel olarak tapınırlar ve onların düşünce sistemine göre anlamlıdır, her yaratım eril ile dişilin, yin ile yangın bir araya gelmesi ile ortaya çıkar. Böylece "yaratıcı" için bhagwan sözcüğünü kullanırlar. Ama sözcüğün kökeni çok tuhaftır.

Budistler ve Jainalar Tanrı'ya inanmaz, dünyayı herhangi birinin yarattığına inanmaz, ama onlar da bhagwan sözcüğünü kullanırlar. Onların sözcük için farklı bir kökü vardır. Jaina ve Budistlere göre, bhag sözcüğü "talih" demektir ve bhagwan "talihli, kutsanmış" anlamına gelir; kaderine ulaşmış, olgunlaşmış olan.

Bu yüzden otuz dört yıl önce konuşmaya başladığım zaman insanlar bunu kullanmaya başladı... Çünkü Hindistan'da, bir adama saygı duyuyorsan ismini kullanmazsın; bunun saygısızca olduğuna inanılır. Bu yüzden ben konuşmaya ve insanlar bana karşı bir şeyler hissetmeye başladığı zaman, kendiliklerinden bana "açarya" demeye başladılar. Açarya "usta" demektir, ama yalnızca usta değil, daha fazlası. Aslında yalnızca yaşadığını söyleyen, eylemleri ve düşünceleri tamamen ahenk içinde olan adam demektir. Böylece yirmi yıl boyunca insanlar bana "açarya" dedi. Bu insanların kabul ayinlerini yapmaya başlamamdan önceydi.

Yıllarca insanlar bana sannyas'a benim tarafımdan kabul edilmek istediklerini söylediler ve onlara şöyle dedim, "Durun. Bırakın benim doğru hissettiğim zaman gelsin." O gün geldi. Himalayalar'ın derinliklerinde, Kulu-Manali'de bir meditasyon kampı kurmuştum. Dünyanın en güzel yerlerinden biridir. Tanrıların Vadisi denir, o kadar güzel, o kadar başka dünyalara özgüdür. Kulu-Manali'ye girer girmez bir başka dünyaya girdiğini hissetmeye başlarsın. Kampın son günü geldi, "Artık zamanı geldi." Ve bildirdim, "Kim kabul ayinine katılmak isterse, ben hazırım." Yirmi bir kişi hemen ayağa kalktı. Sannyas'a girdiler. Sonra bana nasıl hitap edecekleri onlar için sorun oldu. Başka herkes bana açarya diyordu; bu artık onlar için yeterli değildi. Onlar için çok daha önemli, çok daha dikkate değer, çok daha yakın olmuştum. Benim benliğime çok yaklaşmışlardı ve bana bhagwan demeye karar verdiler.

Bana sordular. Dedim ki, "Çok iyi, çünkü bu benim için çok anlamlı bir sözcük: Kutsanmış."

Benim için Tanrı anlamına gelmiyor, yaratıcı anlamına gelmiyor, yalnızca kutsanmış anlamına geliyor; bulmuş, kendisi ile karşı karşıya gelmiş olan. O zaman kutsamalardan başka bir şey yoktur ve kutsamalar üzerine yağar durur. Gece gündüz, kutsamalar yağar. Bu yüzden unutma, bhagwan'ın Tanrı ile ilgisi yoktur. Kesinlikle tanrısallık ile ilgisi vardır, çünkü geliş budur: Eve geliş. Seni kutsanmış yapan budur.

BHAGWAN KARŞILAŞTIRMA İÇİN KULLANABİLECEĞİNİZ bir sözcük değildir. Tanrı'dan daha tanrısal olamazsın; Tanrı'dan daha tanrı olamazsın. Bu sözcük karşılaştırma için kullanılmaz. Ve herhangi bir başarmışlığa da işaret etmez; yalnızca doğanı ifade eder. Tanrı olduğun için değil; Tanrı'sındır, onu fark etmen yeterlidir.

Bu herhangi bir yeteneğe işaret etmez. Büyük bir şair olan biri, büyük bir görücü, büyük bir vizyoner olan bir başkası vardır -biri büyük bir ressamdır, bir başkası büyük bir müzisyendir, bir başkası büyük bir dansçıdır- bunların hepsi yetenektir. Herkes büyük dansçı olamaz; herkes birden Nijinsky olamaz. Ve herkes büyük ressam olamaz; herkes birden Van Gogh olamaz. Ve herkes büyük şair olamaz; herkes Tagore, Pablo Neruda olamaz.

Ama herkes bhagwan'dır. Bu bir başarmışlık göstermez; yalnızca senin evrenselliğini, doğanı gösterir. Sen zaten Tanrı'sın.

İnsanlar bana bhagwan demeyi teklif ettiklerinde, bu terime bayıldım. Dedim ki, "Bu olur. En azından birkaç sene için olur; sonra bırakabiliriz."

Bunu özel bir amaç için seçtim ve bana iyi hizmet etti, çünkü bana bilgi almak için gelenler gelmeyi bıraktı. Onlar için çok fazlaydı, egoları için çok fazlaydı. Kendine bhagwan diyen biri ha? Bu egoyu incitir. Gelmeyi bıraktılar. Bana bilgi almak için geliyorlardı. Artık işlevimi tamamen değiştirdim. Farklı bir düzeyde, farklı bir boyutta çalışmaya başladım. Artık sana bilgi değil benlik veriyorum. Bir açarya idim ve onlar öğrenciydi; öğreniyorlardı. Artık öğretmen değilim ve sen öğrenci olarak burada değilsin.

Öğrenci olarak buradaysan, eninde sonunda gitmek zorunda kalacaksın, çünkü yanlış yerde olduğunu anlayacaksın; buraya uyum sağlayamayacaksın. Ancak bir müritsen bana uyum sağlayabilirsin. Çünkü artık fazladan bir şey daha veriyorum. Bilgi için buradaysan, eninde sonunda göreceksin: Başka bir yere gitmelisin.

Ben benlik vermek üzere buradayım. Ben seni uyanık kılmak için buradayım. Ben sana bilgi vermeyeceğim, sana biliş vereceğim. Bu tamamen farklı bir boyuttur. Kendime bhagwan demem simgeseldir, artık çalışmalarımın farklı bir boyuta girdiğini gösterir. Ve büyük faydası olmuştur. Onca yanlış insan otomatik olarak yok oldu ve tamamen farklı nitelikte insanlar gelmeye başladı.

Çok işe yaradı, çok iyi oldu. Yalnızca bilgilerini bir kenara bırakmaya hazır olanlar kaldı, diğerleri kaçtı. Çevremde boşluk yarattılar. Aksi halde çok kalabalık ediyorlardı ve hakiki arayıcıların bana yaklaşması zor oluyordu. Kalabalıklar yok oldu. Bhagwan sözcüğü atom patlaması gibi işlev gösterdi. Onu seçtiğim için mutluyum.

Artık bana gelen insanlar tartışmaya eğilimli değil. Artık bana gelen insanlar büyük ruh maceracıları ve risk almaya hazırlar, her şeyi riske atmaya hazırlar.

Kendime bhagwan demem bir araç oldu. Eninde sonunda, büyüdüğün ve asıl konuyu anladığın zaman, buradaki varlığın farklı bir titreşim türü yarattığı zaman, kendime bhagwan demekten vazgeçeceğim. O zaman gereği kalmayacak. O zaman tüm atmosfer tanrısallık ile kalp gibi atıyor olacak. O zaman gelen insanların üzerine yağacak. Yüreklerine işleyecek. Bana hiçbir şey demeye gerek olmayacak, bileceksin. Ama başlangıçta gerekli ve bunun çok yardımı oldu. Bu konuda son bir şey:

Ben bir filozof değilim. Beni hep bir şair olarak hatırla. Benim yaşama yaklaşımım şiirselliktir, romanstır. Romantiktir, yaratıcıdır. Herkesin tanrı ve tanrıça olmasını istiyorum. Gerçek benliğini açığa çıkarmanı istiyorum. Kendime Tanrı demek bir meydan okumadır. İnce bir meydan okumadır. Onunla başa çıkmanın iki yolu vardır. Birinde, dersin ki, "Bu adam Tanrı değil, def olun gidin, burada ne yapıyorsunuz? Bu adam Tanrı değilse, o zaman neden zamanını harcıyorsunuz?" Gidersin ya da bu adamın Tanrı olduğunu kabul edersin ve o zaman benimle birlikte olmaya başlarsın ve kendi tanrısallığın çiçek açmaya başlar.

Bir gün sen de bir tanrı, bir tanrıça olacaksın. Beni Tanrı kabul etmek aslında, içinde, senin de tanrı olabileceğin olasılığını kabul etmektir, o kadar. Bu adamın bir tanrı olabileceğini kabullenmek içinde derin uykuda olan bir şeyi harekete geçirir. O zaman olduğun gibi kalamazsın; bir şey yapılmalıdır. Bir şeyin dönüştürülmesi, bir şeyin bilinmesi gereklidir...

Benimle gelmeye karar verirsen, gittikçe daha uyanık olacaksın. Ve ne kadar uyanık olursan, o kadar beni anlayacak, o kadar ne olduğunu, ruhumda ne olup bittiğini anlayacaksın. Bu oluşa, bu dansa, bu şarkıya gittikçe daha fazla katılacaksın.

Ve yavaş yavaş göreceksin, usta gelmektedir. Ve dışarıdan değil, en içteki nüveden gelmekte, derinliklerinden yükselmektedir. Ben içe baktım ve onu orada buldum. Benim mesajım basit: İçimde tanrıyı buldum. Benim tüm çabam seni içine bakmaya ikna etmek içindir. Tek sorun, tepelerdeki gözlemci olmaktır. Bir tanık olmak -tetikte, dikkatli- o zaman tatmin olursun.

***

BU ARADA, YALNIZCA MEYDAN OKUMAK İÇİN KENDİME Bhagwan diyorum; Hıristiyanlara, Müslümanlara, Hindulara meydan okumak için. Onlar beni kınadılar, ama hiçbiri kınamalarını açıklayacak kadar cesur olamadı. Uzak kaynaklardan bana makaleler, mektuplar gönderildi. "Neden kendine bhagwan diyorsun?" diye soruyorlardı. Ve ben güldüm, çünkü neden Ram kendine bhagwan der? Bir kurul tarafından mı atanmıştır? Ve bir kurul tarafından atanan bhagwan pek de bhagwan olmayacaktır, çünkü kurulun bhagwanlardan oluşması gerekir. Buna ne hakları var?

Krişna insanlar tarafından mı bhagwan seçilmiştir? Bu bir seçim meselesi midir? O insanları kim atamıştır? Hiçbir Hindu yanıt vermez. Krişna gibi bir adam farklı insanlardan on altı bin kadın çalmıştır -anneler, evli ve bekâr kadınlar- ama hiçbir Hindu böyle bir karaktere sahip bir adama bhagwan denilmesine itiraz etmez. Kendi tanrılarına Kalki, at, bhagwan bile diyebilirler. Tuhaf insanlar! Ve bana neden kendime bhagwan dediğimi soruyorlar. Sözcüğe hiç saygım yok. Aslında, onu kınıyorum. Hiç güzel bir sözcük değil, sözcüğü dönüştürmek için kendi yöntemimle çaba gösterdim, ama aptal Hindular izin vermiyor. Ona yeni bir isim, yeni bir anlam, yeni bir önem vermeye çalıştım. Kendi icadım olduğu halde, onun kutsanmış, kutsanmış bir benliğe sahip adam demek olduğunu söyledim.

Bhagwan sözcüğü çirkin bir sözcük. Ama Hindular bunun farkında bile değil. Çok özel bir şey olduğunu sanıyorlar. Kök anlamına bakarsak, bhag kadın cinsel organları anlamına gelir. Ve wan erkek cinsel organları anlamına gelir. Bhagwan sözcüğünün anlamı simgesel olarak, dişil varoluş enerjisi içinde, eril şovenistik enerjisi ile yaratımı getiren demektir.

Sözcükten nefret ediyorum! Bir Hindu salağının öne çıkmasını bekliyordum, ama onun çok şerefli bir şey olduğunu, kendime bhagwan demeye hakkım olmadığını düşünüyorlar. Bugün şunu söylüyorum, "Evet, ama dünyayı eleştirmek için her hakkım var." Kimse beni engelleyemez. Bir daha bhagwan diye hitap edilmek istemiyorum. Bu kadar yeter! Şaka bitti!


--------------------------------------------------------------------------------

(1) agnostizm: (Yun. agnostos, bilinmeyen) İnsan zekâsının mutlak'a erişemeyeceğini ve eşyanın öz tabiatı, kaynağı ve kaderi konusunda tam bir bilmezlik içinde bulunduğumuzu ileri süren felsefe öğretisi. Bu kelime 1869'da T. Huxley tarafından icat edildi; ona bu kelimeyi Aziz Paulus'un Atina'daki bir sunakta gördüğü Agnosto Theo (Bilinmeyen Bir Tanrı'ya) yazısının ilham ettiği söylenir. (Ed. n.)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder